Bu satırları yeni şarkımızı dinleyerek yazıyorum. Uzun zamandır bir şarkının çıkmasını bu kadar heyecanla beklememiştim. Heralde 23 Şubat’ı 24’üne bağlayan gecede tüm ekibin evinde tatlı bir heyecan olacak. Şarkıyı çok sevdim, bazı konularda yine istediğim özeni gösteremedim ama bazı detaylar da tam istediğim gibi oldu.
Arkadaşlarıma hep aynı şakayı yapıyorum şarkıyla ilgili : ‘Haftaya meşhur olucam’. Dinleyen herkes de ‘Bu şarkıyı seyirci kendi söyler, size bırakmaz’ diyor, ben de aynı şeyi bekliyorum. Her zaman olduğu gibi, yaşadıklarımı ne kadar filtresiz anlatırsam şarkı o kadar sahici oluyor.
Burayı okuyan insanlar var, biliyorum. Keşke daha çok yazsam, ama ne yazayım. İsim vermeden dedikodu zor iş:)
Konserler yine başlıyor. Mevzular çirkin, mekanlar, organizatörler, festivaller, sıralamalar, paralar, pullar. Bir kavga vermeden, sadece müzik yaparak varolamıyoruz. O yüzden dönem dönem bu kavgaları veriyoruz. Bazen kendime bunun gerekli olup olmadığını soruyorum, hatta vazgeçiyorum. Ama bize her dönemde öyle şeyleri reva gördüler ki, hep hakkımızı kısmen de olsa alabilmek ve yutulmamak için büyümek ve kavga etmek zorunda kalıyoruz . Örneğin festivaller. Eskiden bizden sonra çıkanlar bize saygısızlık yapardı, artık çoğu çaldığımız yerde bizden sonra kimse çıkmıyor ama bir şekilde olumsuz bir davranış yapılıyor illa ki. Bizim ekibi biz seçerken ‘aman birlikteyken hiç kavga gürültü olmasın, başkalarıyla da kimse kavga etmesin’ diye seçtiğimiz için bizim kimseye zararımız olmuyor. Millet de ekibini artık neye göre seçiyorsa, herkeste benden yüksek özgüven, agresiflik tavan, kimsenin havasından geçilmiyor festival ortamlarında. Bu sene yine çalacağız kısmet olursa. Umarım kendi gösterdiğimizin yarısı kadar saygı görürüz. Menajerimiz Aysun, şarkılar güçlendikçe insanların ona davranışının çok değiştiğini söylüyor. Bir yandan çok üzücü bir durum. Tabii müzik kalitesi olarak değil de, şarkıların dinlenme sayısı olarak bir değerlendirme var. Ama en azından güzel şarkı yapmak elimizde olan bir durum, çalışırız, yaparız. Yapamazsak daha çok çalışırız. Zaten eninde sonunda bir süre sonra sadece şarkılara odaklanırım, artık nereye kadar gidebilirsem ordan sonra.
Yayla Trio ve Samida konserini de yaptık İstanbul’a gelmişken. Eskiden ne yaparsam ne olacağı hakkında hiç bir fikrim yoktu. Şimdi de düşündüğüm neredeyse her şey sırasıyla oluyor. Tecrübe en büyük konfor. Bu iki ekibin birlikte gerçek bir konseri de yakında olur, ha buraya yazıyorum. Birlikte çok çalışamadık, buna rağmen bu kadar ‘çalışılmış’ bir şey çıktı. Demek sahiden çalışsak neler olacak. Şimdiden epey izlendi ve sevildi, daha 1 hafta oldu. Gerçi bizim yeni şarkı çıkınca başka bir şey dinlenmez:) Bu hafta Tarkan da yeni şarkı çıkarıyormuş, ona da yazık oldu. Neyse bir kaç gün onu dinlerler, sonra bizim şarkı çıkar…
Albüm de kaydediyoruz bir yandan, neredeyse bitti. İlk defa bir albümde enstrüman kayıtları sözleri tam yazamadan bitti. Değişik bir deneyim oluyor, mırıldanarak demo yapıyorum, üstüne albüm kaydı yapıyoruz. Oluyor mu, oluyor gibi şimdilik. Söz yazdıktan sonra tekrar bakmak lazım. Tabii her şarkının değil, bazı şarkıların sözleri eksik. Enstrüman kayıtları da tam bitmedi ama neredeyse bitti. Albüme ‘bilir o beni’ kadar güvenmiyorum, gerçi o şarkı da albümde. Ama albüm çoğu zaman yaptığımız gibi deneysel bir albüm. Yine de at yarışında sürpriz ata oynamanın verdiği his var içimde, eğer albüm sevilirse çok ilginç şeyler olabilir. Bu arada at yarışı hiç oynamadım ama Bakırköylü olmanın verdiği bir kültür diyelim.
Bu arada hastalık sonrası sanki çok konser yapabilecekmişiz gibi bir hava olsa da memlekette, olası bir seçim bizim piyasayı allakbullak edebilir. O yüzden hala konsere göre bir hayat düşünmemek gerek…
Sinan (17 şubat gecesi)